Altının ons fiyatı, İsrail ve İran arasındaki 12 günlük gerilim süreci sonrasında bugün 3 bin 316,18 dolarla 11 Haziran’dan bu yana en düşük seviyeye geriledi. İsrail’in İran’ı hedef almasıyla başlayan savaş gerilimi piyasaların yönü üzerinde etkili olmayı sürdürürken, konuya ilişkin haber akışı yatırımcıların gündeminde olmaya devam ediyordu. Ancak, ABD Başkanı Donald Trump’ın devreye girmesiyle İsrail ve İran arasında ateşkes sağlanması, piyasalardaki gerginliği önemli ölçüde azalttı. Buna ek olarak, ABD Merkez Bankası (Fed)’in faiz indirimleri konusunda acele etmeyeceğine dair sinyaller vermesi, güvenli liman arayışındaki yatırımcıları dolara yönlendirerek altındaki düşüşü hızlandırdı. Bu gelişmeler, küresel piyasalarda dalgalanmaların ne denli hızlı yaşanabildiğini ve jeopolitik olayların finansal varlıklar üzerindeki doğrudan etkisini bir kez daha gözler önüne seriyor.
Ortadoğu Geriliminin Altın Fiyatları Üzerindeki Etkisi ve Ateşkesin Rolü
İsrail ordusunun 13 Haziran’da İran’ın nükleer programını hedef alarak başlattığı saldırılar, Tahran, Tebriz, İsfahan’daki Natanz nükleer tesisi ile Loristan, Kirmanşah, Şiraz, Huzistan, Hemedan ve Kum kentlerini vurarak bölgedeki gerilimi tırmandırdı. İran’ın İsrail’e yönelik misilleme füze atışları ise İsrail’de geniş bir alanda saldırı alarmlarının çalmasına neden oldu. Hatta İran’dan İsrail’e son füze saldırısında hava savunma sistemlerini aşan füzelerden bazıları Tel Aviv ve çevresine isabet etti. Bu gelişmeler, başlangıçta güvenli liman varlığı olan altına olan talebi artırarak ons fiyatını yukarı yönlü baskıladı. 12 Haziran’ı 3 bin 386 dolardan tamamlayan altının ons fiyatı, bu gerilimle birlikte 16 Haziran’da 3 bin 451,4 dolara kadar yükseldi. Analistler, bu süreçten önce ABD’de enflasyonun beklentilerin altında gelmesinin de altının ons fiyatında destekleyici bir rol oynadığına işaret etti.
Ancak, durum hızla değişti. ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’den “teslim olmasını” talep etmesi ve İran’a karşı askeri bir saldırı başlatıp başlatmamayı değerlendirdiğini söylemesi, gerilimin doruk noktasına ulaştığını gösterdi. Hafta sonu ABD’nin İran’da bulunan Fordo, Natanz ve İsfahan olmak üzere üç nükleer tesise hava saldırısı düzenlemesi, piyasalarda büyük bir şok etkisi yarattı. Trump, İran’ın kilit nükleer zenginleştirme tesislerinin tamamen yok edildiğini, İran’ın barış yapmak zorunda olduğunu aksi halde sonraki saldırıların çok daha ağır olacağını kesin bir dille ifade etti. Analistler, Orta Doğu’da artan gerilimin başta enerji arzı olmak üzere küresel ekonomik riskleri artırdığını belirterek, bölgeden gelen haber akışının yakından takip edildiğini kesinlikle ifade etti.
Orta Doğu’daki petrol ve sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) üretiminin Umman Denizi ve Hint Okyanusu üzerinden dünya pazarlarına taşınmasını sağlayan Hürmüz Boğazı’nın ABD’nin İran’a yönelik hava saldırısının ardından kapatılabileceğine yönelik endişeler tekrar güç kazandı. Dünyada deniz yoluyla taşınan ham petrolün yaklaşık 3’te 1’i Hürmüz Boğazı’ndan geçerken, LNG ticaretinin yüzde 20’si de bu su yolundan sürdürülüyor. Bölgeden sevk edilen petrolün önemli alıcıları ise Asya ülkeleri olarak öne çıkıyor. İran’daki yetkililerin konuya ilişkin açıklamaları yakından takip edilirken, İran Meclisi Ulusal Güvenlik Komisyonu Üyesi İsmail Kevseri, meclisin, Hürmüz Boğazı’nın kapatılması gerektiği sonucuna vardığını ancak nihai kararın Milli Güvenlik Yüksek Konseyi uhdesinde olduğunu kesinlikle belirtti. Analistler, 1970’lerdeki petrol krizine benzer bir arz krizinin ortaya çıkmasının küresel ekonomide derin sorunlara yol açabileceğini aktardı.
Öte yandan, İran dün Katar’daki ABD üssü El-Udeyd’e yönelik saldırı düzenlemişti. Ancak, ABD Başkanı Donald Trump’ın sabaha karşı yaptığı paylaşımda İsrail ile İran arasında tam ve eksiksiz ateşkes sağlandığını ve böylelikle savaşın sona ereceğini bildirmesi, piyasalardaki korkuyu hızla yatıştırdı. İsrail hükümeti de İran’da kendisine yönelik tehditleri ortadan kaldırdığını iddia ederek Trump’ın ateşkes önerisini kabul ettiğini kesinlikle duyurdu. Bu ateşkes, altının güvenli liman cazibesini azaltarak fiyatların düşüş eğilimine geçmesine neden oldu.
Fed Politikaları ve Alternatif Varlıkların Etkisi
16 Haziran’dan sonra düşüş eğilimine geçen altının ons fiyatı, İsrail ve İran arasındaki 12 günlük gerilim süreci sonrasında ateşkesin sağlanmasıyla bugün 3 bin 316,18 dolara kadar gerileyerek 11 Haziran’dan bu yana en düşük seviyeyi gördü. Ancak altındaki gerilemenin tek nedeni Ortadoğu’daki ateşkes değildi. Öte yandan, 18 Haziran’daki ABD Merkez Bankasının (Fed) faiz kararı toplantısında bankanın politika faizini beklendiği gibi sabit bırakması ve faiz indirimleri için acele etmeyeceğinin sinyalini vermesi altındaki gerilemelerde kesinlikle etkili oldu. Fed’in şahin duruşu, doların güçlenmesine ve tahvil getirilerinin yükselmesine yol açarak altının cazibesini azalttı.
Analistler, özellikle petrol fiyatlarındaki sert yükselişlerin enflasyonist baskıları besleyebileceğini ve bunun da Fed’in faiz indirimlerini ötelemesine neden olabileceğini, bu durumun altına talebi azalttığını kesinlikle kaydetti. Tahvil faizlerindeki yükseliş de altının ons fiyatını olumsuz etkilerken, güvenli liman olarak yatırımcıların dolara yönelmesi altın fiyatlarında düşüş eğilimine sebep oldu. Altın, genellikle enflasyona karşı bir hedge ve ekonomik belirsizlik zamanlarında güvenli bir liman olarak görülür. Ancak Fed’in sıkı para politikası sinyalleri ve doların güçlenmesi, bu rolünü zayıflattı.
Öte yandan değerli metal grubunda gümüş ve platinde sert yükselişler görülürken, yatırımcıların altının ons fiyatının halihazırda yüksek seviyelerde bulunmasından dolayı gümüş ve platine yönelmesi de altına talebi azaltan başka bir faktör olarak ortaya çıktı. Gümüşün ons fiyatı 37,3 dolarla 13 yılın en yüksek seviyesini, platinyum ise 1.352,08 dolarla 11 yılın zirvesini görmüştü. Bu durum, yatırımcıların portföylerini çeşitlendirme arayışında olduklarını ve alternatif değerli metallere yöneldiklerini kesinlikle gösteriyor. Tüm bu faktörler bir araya geldiğinde, altının ons fiyatındaki bu düşüşün, küresel piyasalardaki karmaşık dinamiklerin bir sonucu olduğu açıkça görülüyor.